CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN ANTALYA’DA

ANTALYA Haber Girişi : 03 Aralık 2014 09:20
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN ANTALYA’DA
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 19. Milli Eğitim Şurası Genel Kurul Toplantısı'na katılmak üzere Antalya'ya geldi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bazı dershanelerden ihanet sistemlerine para ve adam devşirildiğini belirterek, "Bu kirli çarka çomak sokunca en ağır ithamlarla, iftiralara darbe girişimlerine maruz kalıyorsunuz. O, tezgahını koruyacak, garibanın karını emecek; siz bu zulme karşı çıkınca da iftiralara maruz kalacaksınız. Biz buna boyun eğmedik. Yoksulun sırtından geçinen bu şebekeye karşı kararlı şekilde mücadeleye devam edeceğiz. Bu dershane sorunu 2015 Eylül yılında bitiyor" şeklinde konuştu.
19. Milli Eğitim Şurası Genel Kurul Toplantısı, Antalya’nın Manavgat ilçesindeki Lykia Word Links Golf Otel’de başladı. Genel Kurulda konuşan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, şuranın fark oluşturacağına inandığını belirterek, Milli Eğitim Bakan'lığı’nı tebrik etti. Şuranın Antalya’da yapılıyor olmasını isabetli bulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye dünyanın en gelişmiş ekonomisine sahip 19 ülkesi ile Avrupa Birliği komisyonunun oluşturduğu G20 platformunun dönem başkanlığını dün itibarı ile devraldı. Önümüzdeki 1 yılda küresel ekonomiye yön veren G20 platformunun nabzı Türkiye’de atacak. Ağırlıkta Antalya’da atacak. 2015 yılında gerçekleşecek G20 Liderler Zirvesi bu dünya ekonomisinin yüzde 85 payına sahip ülkeler. Bu ülkeler burada bir araya gelecekler. Çalışmalar var. Gelişle gidişler olacak. Antalya ve Türkiye dünya gündeminde önemli bir yer alacak. G20 döneme başkanlığının Türkiye’de zirvenin yapılacağı Antalya’ya hayırlı olmasını diliyorum ev sahipliği yapacak Antalyalı kardeşlerimizi tebrik ediyorum” diye konuştu.
Milli Eğitim’in kalbinin de 5 gün boyunca Antalya’da atacağını ifade eden Erdoğan, “Şuranın gündeminde hemen her aileyi yakından ilgilendiren konu başlıkları var. Konu başlıklarında bugüne kadar hazırlıklar yapıldı, nihai istişareler yapılacak. Oldukça önemli, isabetli hayırlı kararlar alınacak. Şura için seçilen 4 gündem maddesini bakanımız ifade etti. Bu maddelerin isabetli olduğuna inanıyorum. Bir tanesi öğretim programları ve haftalık ders çizelgesi başlığı altında eğitimin muhtevası istişare edilecek. Eğitimin kalitesinin arttırılması için kararlar alınacak. Çünkü bu 12 yıllık Başbakanlık döneminde önümüze çıkan, bizler için önem arz eden, bu muhtevayı daha nasıl zenginleştirebiliriz, nasıl güçlendirebiliriz, güçlü nesilleri böyle bir muhteva ile nasıl yetiştirebiliriz. Bunun üzerinde çok konuşuldu. Çok tartışıldı. Artık bu şura bu işin finali olur. Muhteva sürekli güncellenecektir. Burada noktalayamayız. Mümkün değil. Gelecekte bu şuralar ile güncellemeler yapılmaya devam edecektir” dedi.
Öğretmene niteliğinin ve yöneticilerinin niteliğinin arttırılması maddesi ile ilgili Erdoğan şöyle konuştu: “Bu konu başlığı bana göre en önemli konu başlıklarından birisidir. Bu çünkü istediğiniz kadar müfredatı kaliteli yapın, güçlü yapın, eğer nitelikli öğretmeniniz olmadıktan sonra buradan netice almanız mümkün değil. Bizler öğretmenlerimizin aslında eseriyiz. Onlarla var bizler olduk. Onlar bizi hamd olsun bugünlere taşıdılar. Biz onların adeta toprağa attıkları tohumlarız. Bizi attıkları o yerde bırakmadılar Oradan yetiştik ve hamd olsun bugünlere geldik.”

OKUL GÜVENLİĞİ KONUSU
Velilerin üzerinde durduğu önemli bir konunun okul güvenliği olduğunun altını çizen Erdoğan, “Uyuşturucunun okullardan uzak tutulması gerekir. Bu şurada bu noktada tatmin edici rahatlatıcı kararlar alınacak. Şuanda 31 milyon öğrenci eğitim görüyor. Bunu hatta ben eğitim öğretim diye ifade edeyim. Eğim olmayan öğretim eksiktir. Öğretim olmadan eğitim olmaz. Birbirini tamamlayan iki kavram. Bu rakam gerçekten önemli bir rakam. Öğrencilerin rahat huzurlu olacağı kendini güvende hissedeceği bir eğitim öğretim sisteminin inşa edilmesi önem arz eder. Öğretmenlerinde velilerinde öğrencilerinde öğretim camiası içinde artık yerleşik yapı içinde öngörülebilir sitemle huzur ve güven ortamına kavuşması gerekir. Eğitim öğretim hayat boyunca devam eden yaşayan canlı bir sistemdir Değişim eğitim öğretimin özünde vardır. İhtiyaçlar yenilendikçe eğitim öğretimin değişmesi son derece tabidir" dedi.

"EĞİTİM ÖĞRETİMDE 100 YILLARIN İHMALİNİN TELAFİ EDİYORUZ"
Eğitim öğretimde 10 yılların 100 yılların ihmallerinin telafi dildiği süreçten geçtiklerini hatırlatan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, buna değişim dönüşüm süreci de diyebileceklerini, Cumhuriyetin ilk yıllarında eğitim öğretim konusunda ciddi seferberlik yaşanmasına rağmen 2002 yılında hükumeti devraldıklarından bugüne kadar bazı istisnalar dışında çok ciddi duraklama dönemi yaşandığını söyledi. Rakamlara örnek veren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "2002 yılında Türkiye'deki toplam derslik sayısı 346 bin idi. Bu 346 bin dersliğin tamamı Cumhuriyet döneminde yapılmış değildi, Osmanlı döneminden Cumhuriyet dönemine intikal edenler vardı. Osmanlı dönemi artı 79 yıllık Cumhuriyet dönemi 346 bin ama bizim hükümette olduğumuz dönemde Türkiye'ye kazandırdığımız derslik sayısı 235 bin. Biz 12 yılda 79 yılda yapılanın üçte ikisinden daha fazla derslik inşa ettik ama ihtiyaç karşılanmış değil. Ben 76 öğrenci ile okuduğum sınıfımı hatırlıyorum ki bizimki iyiymiş 100'ü aşkın öğrencinin okuduğu sınıflar vardı. Sınıflarda azami öğrenci sayısı 30 olacak hedefimiz hatta bunun altına düşeceğiz. Bazı yerlerde hala yakalayamadık. Geneli itibarıyla 30 ve altındayız daha iyi olacak buna inanıyorum. Eğer duraklama dönem dediğimiz dönemlerde derslik seferberliği olsaydı, kalabalık sınıf derdimiz olmayacaktı. Mesele sadece mevcutlar değildi. Okul sayısı, öğretmen sayısı, yurt pansiyon kütüphane sayısı yeterli değildi. 2002 yılında bile okullar sınıflar bilgisayarla tanışmamıştı sadece birkaç rakam vereceğim bu bir şura ve rakamlarla konuşmak lazım. 12 yıl önce Türkiye'de 11 bin ana okulu vardı 12 yılda biz 15 bin yeni ana okulu açtık, çok açık net ortada, üniversite sayısı 76 idi ve biz ona 99 yeni üniversite ilave ettik 175 oldu, ilk ve orta öğretimde 79 yılda yapılan yurt ve pansiyon sayısı 1450, geçtiğimiz 12 yılda bunun üzerine biz 1162 adet ilk ve orta öğretim pansiyonu açtık. Türkiye genelinde 19 bin laboratuvar vardı 12 yılda buna 15 bin laboratuvar ilave ettik. Kütüphane 12 bin adetti, 12 yılda 5 bin ilave ettik. Okullarda tek tük bilgisayar vardı. 12 yılda 1 milyon civarında bilgisayar gönderdik. FATİH projesi kapsamında 3657 etkileşimli tahta, çok fonksiyonlu kamera ve yazıcı kazandırdık. Tablet bilgisayar sayısı 737 bin rakamına ulaştı. Buna ilave 10 milyon tablet hazırlığı yapılıyor. Öğretmen sayısı rakamların geçmişle kıyası mümkün değil, şu anda 852 bin öğretmen var. Bunların 459 bini geçtiğimiz 12 yıl içinde göreve başladı. Söylemek istediğim şudur 12 yıl önce hukümet görevinin devraldığımızda eğitim alanında önümüzde çok ciddi bir ihmal tablosu vardı. Milli bütçemin yarısını eğitime tahsis ettik, kadroların yarısını eğitime tahsis ettik. Eğitim, sağlık, adalet, emniyet önemliydi 12 yıllık süreçte eğitimin alt yapısına ilişkin köklü reformlar yaptık. Yılların ihmalini gidermek için muhtevada, ölçme değerlendirmede gerçekten eğitim öğretim camiasında ayrı bir ayrı branş olarak öğrencilerimize veriliyor, eğitimde reform yapmanın ne kadar zor olduğunu sizler de görüyorsunuz" dedi.

"DERSHANELERDEN İHANET SİSTEMLERİNE PARA VE ADAM DEVŞİRİYORLARDI"
Konuşmasında dershanelerin kaldırılması konusuna da değinen ve dershaneleri eğitimin ruhuna ters kurumlar olarak açıklayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Dershane gibi eğitimin özüne ruhuna gayesine ters bir meseleye neşter attık, saldırılara maruz kaldık. Dershaneleri kaldırarak öğrenci öğretmen lehine veliler lehine adım atmak istiyorsunuz; karşınıza ihanet şebekeleri çıkıyor. Dershaneleri öğretmenlere saygısızlık olarak gördüm. 'Öğretmenin verdiği ders bana yeterli değil, ben ayrıca akşam ya da hafta sonu para verip ders alacağım' düşüncesi kabul edilebilir değil. Önemli klişeler var o dönemde testler dershane müfredatına göre hazırlanıyordu okula göre değil. Çocuklar buna göre üniversite imtihanlarına giriyordu, biz o çarka girince oyun bozuldu. Eğitimin önündeki bütün maddi engelleri kaldırmanın mücadelesini veriyoruz, yoksulluğu eğitim önünde engel olmaktan çıkarmaya çalışıyoruz. Öte yandan yoksul köylü çocuğunu dershaneye göndermek için traktörünü satarak izah edilemez bir zulme katlanmak zorunda kalıyor. Anne kolundaki bileziğini satıyor çocuğu için. Biz bunlarla karşı karşıya kaldık, anneler önümüzü kesti, bunu söyledi. Okullar varsa dershaneler niye var dediler. Biz bu zulmü ortadan kaldırmak isteyince karşınıza kendi kirli tezgahını korumak isteyen ihanet şebekeleri ortaya çıkıyor. Bir grup, dershaneler uğruna ülkeyi yangın yerine çevirmekten kaçınmayacaklarını gösterdiler. Oradan ihanet sistemlerine para, adam devşiriyorlardı. Biz bu kirli çarka çomak sokunca en ağır ithamlarla, iftiralara darbe girişimlerine maruz kalıyorsunuz, o tezgahını koruyacak garibanın karını emecek, siz bu zulme karşı çıkınca da iftiralara maruz kalacaksınız. Biz buna boyun eğmedik, hatta son dönemde çok açık söyledim, bundan böyle Milli Eğitim Bakanlığımız hafta sonunda isteyen öğrencilere okullarda ücretsiz olarak takviye kursları verecek dedik. Bunun belli yerlerde uygulaması başladı. Hangi öğrenci ders almak istiyorsa hafta sonu bu okullarda kurs ücretsiz olarak alacak, devlet milletin hizmetinde olacak. Yoksulun sırtından geçinen bu şebekeye karşı kararlı şekilde mücadeleye devam edeceğiz. Bu dershane sorunu 2015 Eylül yılında bitiyor" dedi.

"EĞİTİM İNSAN FORMATLAMA ARACI DEĞİLDİR. ÖĞRENCİ KENDİSİNİ ÜLKESİNE YABANCI GÖRÜYORSA SİSTEMİN ÖZ ELEŞTİRİ YAPMASI GEREKİR"
Yönetimde bulundukları süre içinde eğitimdeki tüm yasakları kaldırmak istediklerini, başörtü, katsayı, belli dillerde yasaklar, belli derslerdeki kısıtlamalar olduğunu söyleyen Erdoğan, "Kur'an-ı Kerimi, Siyer-i Nebi'yi öğrenmelerinde engeller vardı. Onu da kaldırdık, bunu yaparken de dirençle karşılaştık. Attığımız her adımda önümüze engeller çıkardılar. Milletimizin de desteğiyle bu engelleri aştık. Bu bütün bu dirençleri geride bıraktık, eğitimi özgürlükle buluşturduk, seçme hakkıyla buluşturduk. Eğitimin insan formatlama aracı olarak kullanılmasına tahammülümüz olmaz. Öğrencileri at yarışındaymış gibi yarıştıran sisteme de tahammülümüz olamaz. Eğitimi sınav kazanma amacından çıkarıp öğrencilerin kendilerini geliştireceği sisteme kovuşturmak zorundayız. Sınav için değil bilgi edinebilmek için eğitim, sınıf geçmek kariyer yapabilmek için değil, bilgiye ve hikmete ulaşabilmek için eğitim öğretim amacımız. Eğitimde bunu başarmamız değerler sistemini eğitimi sistemine egemen kılmamız gecikmiş ama kaçınılmaz ertelenemez şarttır. Bu şu anda başarılıyor tebrik ediyorum tüm reformlar buna yöneliktir en iyi sistemi oturtarak öğrenciler için en iyi yöntemi bularak sarsılmaz eğitim sistemini Türkiye'mize kazandırmış olacağız tüm eğitim camiasının bu noktada sorumluğu var bizim eğitimi sistemimiz en başta öğrenciye öz güven vermek zorundadır, sistemimizin öz güven aşılama noktasında kendisini bir özeleştiriye tabi tutması kaçınılmazdır. Eğitim gördükçe diline, tarihine, ecdadına , kültür ve medeniyetine yabancılaşıyorsa orada eğitim öğretim sorunu var demektir kendilerini mensup oldukları ülkele yabancı görüyorsa eğitim sistemini öz eleştiri yapması kaçınılmazdır. Okullar dünyanın neresinde olursa olsun kendi dilinden toplumundan kültür ve medeniyetinden utanan uzaklaşan bireyler yetiştiriyorsa talim ve terbiyede ciddi arıza var demektir Einstein kimdir deseniz her gencin söyleyecek bir ya da birçok cümlesi vardır .İbn-i Sina kimdir deseniz çoğunun bu ismi duymadığını görüyorsunuz. Yabancı pop şarkıcılarını ezbere sayan gençler. Dede Efendi'yi, Itri'yi, Neşet Ertaş'ı hakir gören gençler var. Konuşurken İngilizce, Franszıca aksanıyla Türkçe konuşan, atasının kelimelerinden kullanmakta mahcubiyet duyan gençlerimiz var. Bu gençleri hiç bir şekilde suçlayamayız. 200 yıldır eğitimin formatlama aracına dönüştüğü sistem kendisine yabancı gençler yetiştiriyor, ama kimse buna cesaret edip sorgulayamıyor. Öğrencilerimize eziklik kompleks değil, öz güven aşılayan bir müfredatı eğitim sistemimize kazandırmamız gerekiyor. Öğrencilerim elbette Einstein'ı öğrenecek ama İbn-i Sina'yı da öğrenmeli Beethoven'i öğrendiği kadar Itri'yi, Dede Efendi'yi de bilmeli. Kendi dillerini, ecdadın kelimelerini yazısını sanatını da kompleks hissetmeden öğrenebilmeli" diye konuştu.
Taklit edenin, takip edenin her zaman bir adım geride kalacağını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Biz kendi değerlerimizle kendi özümüzle tarih ve medeniyet birikimimizle biz olacağız, o şekilde biz kalacağız. İlim Çin'de de olsa tabi bazı rivayetler var. İlim Çin'de de olsa diyenler de var ama biz Çin'de de olsa diyelim Amerika'da da olsa gidip alacağız. Çünkü biz 'ilim Müslüman'ın yitiğidir. nerede bulursa alır' sözüne inanan bir milletiz. Ancak Çin'deki, Amerika'daki ilmi alırken özümüzden kopmayacağız. Başkalarına hayranlık duyan değil, kendisine hayranlık duymayı gaye edinen gençliği bu şura vasıtasıyla ihya edeceğimize inanıyorum. Bunu gerçekleştirecek olan eğitim camiası, yöneticiler ve öğretmenlerdir. Ekonominin, demokrasinin, siyasetin ihtiyacı olan kendini bilen toplumunu bilen gençlerdir. Biz, biz olduğumuz zaman takip etmekten taklit etmekten çıkarak öncü lider takip edilen ülke olacağız bu ülkenin Cumhurbaşkanı olarak en büyük arzum bu ülkenin evlatlarının öz güven sahibi olmalarıdır öğretmen ve eğitim camiamızın da bu mücadelede yanımızda olduğunu biliyor ve geleceğe umutla bakıyorum" dedi.

64 YILDIR DEMOKRASİ MÜCADELESİ VERİLİYOR HALEN BAŞARAMADIK"
Konuşmasında merhum Nurettin topçu'dan da alıntı yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Topçu'nun "İnsan bir dereceye kadar öğrendiklerinin esiridir, iyiyi bilen iyi olmak ister ,fenayı bilen fena olmaya heveslenir" sözlerini hatırlatarak " Evet eğitim bir yönden de öğrencilere iyi olanı öğretmektir bizim gençlerimizi ırkçılık hastalığından ayrımcılıktan horlamaktan, nefret suçlarında uzak tutacak olan eğitim öğretimdir, demokrasiyi, milli iradeyi , başkalarının kültürüne milli değerine saygıyı öğretecek olan eğitim öğretimdir. Bunları müfredata koymak tek başına yeterli değildir, ırkçılığı en başta sınıfta öğretmenlerin yenmesi gerekir ayrımcılığı horlamayı sınıfta öğretmenin önlemesi gerekir, açık konuşuyorum bizim bu nokta da sıkıntılarımız var bu sıkıntıları ana okulundan .başlayarak gençlerimize hayat tarzı olarak sunarak aşacağız. " dedi.

" MİLLİ EGEMENLİK YARGI BÜROKRASİSİNİN, ASKERİ BÜROKRASİNİN, ANAYASA MAHKEMESİNİN DEĞİL; KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR"
Türkiye'de 64 yıldır demokrasi mücadelesi verildiğini ancak halen başaramadıklarını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "64 yıldır milli iradenin tecellisi için mücadele veriliyor. Bu konuda bazılarının hala sınıfta kaldığını üzülerek müşahede ediyoruz. 2014 yılındayız, 1960 şartlarına göre darbe atmosferine göre hareket eden o zihniyeti taşıyan aktörler olduğunu görüyoruz halen. Kendini herkesten akıllı zanneden, kendisi dışında herkesin yaşam tarzını düşüncelerini tahkir eden aşağılayan kişi, insanı bir tavır içinde değilidir. Kendisini milletten farklı ve milletin üzerinde gören kişi ve kurumlar da insani ve demokratik bir tavır içinde değildir. Milli irade seçim sandığında belirlenir mecliste tecelli eder. 21. Yüzyıldayız ama ne acıdır ki şu kuralı hatırlatmak zorunda kalıyorum. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Egemenlik bürokrasinin, yargı bürokrasisinin, askeri bürokrasinin, Anayasa Mahkemesi'nin de değildir; egemenlik milletindir. Hiç kimse hiç bir kurumu kendisini milletin üzerinde milletin meclisinin üzerinde özellikle siyaset kurumun üzerinde görmemelidir. Kimse şahsi hırslarının peşine düşerek millete millet meclisine ve siyasete istikamet çizemez tehdit ihtiva eden kelimeler kullanamaz. Darbe ortamında hiç değiliz, siyasete hiza vermeye kimse yeltenemez. Türkye'nin kitap yüklenmiş kuru bilgi yüklenmiş kuru zihinlere değil; milli iradeyi içselleştirmiş bireylere, böyle yönetici ve yüksek yargıçlara ihtiyaç var. Peyami Safa'nın dediği gibi 'bizim kitap yüklü merkeplere değil, kitabın içindeki bilgileri sindiren insanlara ihtiyaç var'. Bilgisi olan değil bilgiyle birlikte hikmeti de olan idarecilere Türkiye'nin daha fazla sayıda ihtiyacı var.Hikmet başka bir şey, alim olabilirsin ama arif olamazsın aslolan arif ve alim olmandır.İlim noktasında okumak çözmüyor anlamak önemli eğitim öğretimden biz aynı zamanda bu hikmeti bekliyoruz öğrencileri geri götüren değil yeni ufuklara götüren eğitim sistemi inşallah buradan çıkacaktır" dedi.
Erdoğan, konuşmasının ardından Antalya'dan ayrıldı.